İki deniz vardı bizi ayıran
Ruhu aymaz teni mavi
Bir de gözyaşlarımla ben yaptım
Öyküler masal, masallar destan
Bir Güneş
Bir Ay
Düşüp martı kanadından
Haleli sayfalara yazıldı
Mevsim
Neşe ve enerji saçan nergislerin ilkbaharıydı
Ansızın çıkageldi Eros
Çalmadan kapımızı
Alabildiğine aşk kokuyordu Smyrna
Batan güneşin altın sarısı ışınları
Aşkı soluyordu yüreğimizde
Akşam sessizliğinin
İlahi törene dönüştüğü o anda
Önce kızıl meltemiyle okşadı saçlarımızı
Derinden usulca
Nefertari'nin ruhuyla taçlandırdı beni
Yedi yer yedi gökler kutsandı
İşte o an
Tek bir ruhtuk sadece
Bedensizdik
Ta ki dökülürken mavi sularımıza dolunay
Yakamozlar yağdı arşıâlâdan
Biz sırılsıklam olana kadar
Cömertti Nil'in bereketi
Coşkun aktı da sevdalandık
Nevbahar sarhoşu nergislerdik biz
Güneşe doğru yükseldiğinde aşkın ezgisi
Tepeden tırnağa aşk kokardı sularımız
Mecnuna dönerdi deniz
Sevinçlerimizi şölen yapar
Ağlardık
Işığın efendisi Ay
Ve biz gölgesinde Amon'un
Secde duran yıldızlarıydık
Yer'le gök arasında asılı büyünün
Uslanmaz çocuklarıydık
Amon ses verdi sonra;
"Ey Smyrna'lı şairlerin babası Homeros
Ramses'e kulak ver
Gölgesinde dinlendiğin
Mis kokulu limon ağacına yazdım adlarını
Görmesen de
Tanrılar adına
Gök Tanrının gözlerini veriyorum sana
Sen de dinle ve kutsa onların aşklarını!"
II.
Ah, nereden bilebilirdim ki!
Gecelerden sonra aşk gibi
Hainlik de çıkacakmış ansızın ortaya
Ölümsüz aşk yerini
Nefretlere teslim edecek
Al kiraz üstüne karlar yağacakmış
Bir vurgun yedim yüreğime
Kurtulamadım zalim ellerinden
Aşkımızı sarmadan kefene
Göğe savurdular küllerini
Ruhumu da beraberinde aldılar
İçimdeki hem sen
Hem de sensizliğimdi kaybolan
Nasıl da göremedim fırtına öncesi sessizliği!
Bakabilseydim Nefertari'nin gözleriyle
Set'in bir kader olarak hazırladığı sonumuzu
Görebilirdim öncesinden
Gecenin kör karanlığında
Batı akasyanın altında yapıldı tören
Bilmediğim bin bir türlü bilmecelerle dolu
Ağıtlarla hazırlandım son yolculuğa
Bu son vedaydı
Aşkıma / efsunlu yaşamıma
Ah, şimdi
İlyada'nın Truvası olsaydım!
Onlara da tattırsaydım ihanet şarabından
Yerini bulsaydı Tanrıların adaleti
Ya da mavi sularına dalıp Akdeniz'in
Ummanlara deniz katacağıma
Nil olup seraplara aksaydım...
Ruhu aymaz teni mavi
Bir de gözyaşlarımla ben yaptım
Öyküler masal, masallar destan
Bir Güneş
Bir Ay
Düşüp martı kanadından
Haleli sayfalara yazıldı
Mevsim
Neşe ve enerji saçan nergislerin ilkbaharıydı
Ansızın çıkageldi Eros
Çalmadan kapımızı
Alabildiğine aşk kokuyordu Smyrna
Batan güneşin altın sarısı ışınları
Aşkı soluyordu yüreğimizde
Akşam sessizliğinin
İlahi törene dönüştüğü o anda
Önce kızıl meltemiyle okşadı saçlarımızı
Derinden usulca
Nefertari'nin ruhuyla taçlandırdı beni
Yedi yer yedi gökler kutsandı
İşte o an
Tek bir ruhtuk sadece
Bedensizdik
Ta ki dökülürken mavi sularımıza dolunay
Yakamozlar yağdı arşıâlâdan
Biz sırılsıklam olana kadar
Cömertti Nil'in bereketi
Coşkun aktı da sevdalandık
Nevbahar sarhoşu nergislerdik biz
Güneşe doğru yükseldiğinde aşkın ezgisi
Tepeden tırnağa aşk kokardı sularımız
Mecnuna dönerdi deniz
Sevinçlerimizi şölen yapar
Ağlardık
Işığın efendisi Ay
Ve biz gölgesinde Amon'un
Secde duran yıldızlarıydık
Yer'le gök arasında asılı büyünün
Uslanmaz çocuklarıydık
Amon ses verdi sonra;
"Ey Smyrna'lı şairlerin babası Homeros
Ramses'e kulak ver
Gölgesinde dinlendiğin
Mis kokulu limon ağacına yazdım adlarını
Görmesen de
Tanrılar adına
Gök Tanrının gözlerini veriyorum sana
Sen de dinle ve kutsa onların aşklarını!"
II.
Ah, nereden bilebilirdim ki!
Gecelerden sonra aşk gibi
Hainlik de çıkacakmış ansızın ortaya
Ölümsüz aşk yerini
Nefretlere teslim edecek
Al kiraz üstüne karlar yağacakmış
Bir vurgun yedim yüreğime
Kurtulamadım zalim ellerinden
Aşkımızı sarmadan kefene
Göğe savurdular küllerini
Ruhumu da beraberinde aldılar
İçimdeki hem sen
Hem de sensizliğimdi kaybolan
Nasıl da göremedim fırtına öncesi sessizliği!
Bakabilseydim Nefertari'nin gözleriyle
Set'in bir kader olarak hazırladığı sonumuzu
Görebilirdim öncesinden
Gecenin kör karanlığında
Batı akasyanın altında yapıldı tören
Bilmediğim bin bir türlü bilmecelerle dolu
Ağıtlarla hazırlandım son yolculuğa
Bu son vedaydı
Aşkıma / efsunlu yaşamıma
Ah, şimdi
İlyada'nın Truvası olsaydım!
Onlara da tattırsaydım ihanet şarabından
Yerini bulsaydı Tanrıların adaleti
Ya da mavi sularına dalıp Akdeniz'in
Ummanlara deniz katacağıma
Nil olup seraplara aksaydım...